Kurucu Mesajı

YUVAYA YENİ BAŞLAYAN ÇOÇUK

Çocuk sahibi olmak en başından itibaren fedakarlık etmeyi gerektirir. Çocuğumuz için her şeyi feda ederiz. Çocuğumuz için işten ayrılırız ya da uzun süre ücretsiz izine çıkarız. Onunla birlikte olmak dünyanın en keyifli işidir. Ancak yürümeye başlayana kadar her şey gayet iyi gider.

Yürüyüp her yeri keşfetmeye, ardı ardına sorular sormaya başladığında ona yetmediğimizi fark ederiz. Yaşıtlarıyla bulunduğu ortamlarda keyif aldığını gözlemleriz ve bu ihtiyacını karşılayacağı yerler araştırmaya başlarız.

Kreş ve Anaokulları …

En değerli varlığımızı güvenli ellere teslim etmek için okul arayışlarına gireriz. Uzun arayışlar sonucu karar verdiğimiz kuruma çocuğumuzu başlatırız. Okula başlanan ilk günler çocukların değişik tepkileri ile karşılaşırız.

Bu tepkiler;

Okula ilgili ve rahat başlayan çocuklar: Bağımsız yapıları vardır. Tepki göstermezler ve bu genellikle böyle devam eder. Sonradan tepki veren çocuklar: İlk günlerde ilgili ve isteklidirler. Siz de rahatlarsınız. Ancak okula başlamış olmanın anlamını daha sonra kavrarlar ve tepki gösterirler. Çeşitli bahanelerle okula gitmek istemezler. Baştan tepkili çocuklar: İlk günlerde okula tepkilidirler. Anneden, evden ayrılmak istemezler. Annesinin, babasının uzun süre okulda onlarla birlikte kalmalarını isterler. Anne babaları en çok tedirgin eden grup, sonradan tepki veren çocuklardır. İlk günler okulun renkli ortamı, oyuncaklar, arkadaşlar onları cezbeder.

Anne babayı neredeyse hiç arayıp sormazlar. Ancak günler geçip okulda kalma süreci uzadıkça huzursuz olacaklardır. Yemek ve uyku gibi neredeyse tüm çocukların rahatsız olduğu rutinlerle karşılaştıkça; arkadaşları ile paylaşma, işbirliğine girme, sıra bekleme gibi sosyal kurallarla tanıştıkça; evdeki özgür ortamını okula tercih etmeye başlamaktadırlar. Her çocuk okula gitmek istemediğini değişik yollarla ifade ederler.

Kimisi ayakkabılarını okulda bırakmak istemez; eşyalarını götürürse bir daha okula gelmeyeceğini garantiye aldığını düşünür. Kimisi evde daha agresif, ağlamaklı olur; sürekli annesinin dizinin dibindedir. Kimisi gece uykularından ağlayarak uyanır. Kimisi de sabah uykularını uzatır ki okul saatini kaçırırsa, belki okula gitmez. Adaptasyon dönemi adını verdiğimiz bu dönemde, çocukların verdiği değişik tepkiler gayet normaldir. Bu süreç yaklaşık bir aydır. Anne babanın tutumu ile bu süreç daha da uzayabilir ya da daha da kısalabilir. Adaptasyon dönemini daha az sancılı geçirebilmek için, aileye bazı görevler düşmektedir.

Kararlılık: Anne baba, çocuğu okula başladıktan sonra okula gelmemek için ağlasa da düzenli olarak okula gönderme konusunda kararlı davranmalıdır.

Okulda vedalaşma sürecini uzun tutmamak: Aile çocuğunu okula getirdiği zaman ayrılma sürecini çok uzun tutarsa çocuğuna kendi kaygılarını yansıtıp, onun daha fazla kaygılanmasına ve zor sakinleşmesine neden olacaktır. Onu bu kaygılı anda ikna etmeye çalışmak anlamsızdır. Bu nedenle okula geldiğiniz zaman çocuğunuzun yanağına ufacık bir öpücük kondurup, akşama onu almaya geleceğinizi söyleyerek öğretmenine teslim etmeli ve hemen okuldan ayrılmalısınız.

Çocuğunuz okuldan geldiğinde konuşmak istemediği sürece okul ile ilgili sorular sormaktan kaçınmalısınız. Okula başlamayı çok büyük bir olay gibi göstermeyin. Bu yeni yaşantısına hazırlarken, ona kısaca kendisini nelerin beklediğini açıklayın. Okula başlamayı ne büyütün ne de inkar edin.

Okulda olası hayal kırıklıkları ve moral bozuklukları ile kendi kendine başa çıkabilmesi için onu cesaretlendirin. Sürekli koruyucu olmaktan sakının, çünkü bu, onların dış dünyayı keşfetmelerini engeller. Sorunları hemen bize aktarın. Nasıl ele alacağımıza birlikte karar verelim, paralel davranalım.

Unutmayalım ki kurallarla dolu bir dünyada yaşıyoruz ve çocuklarımız da bu dünyada yaşayacak. Bu nedenle onları hazırlamalıyız. Önemli olan, çocuğun yaşayacağı adaptasyon sürecinin; sabırlı, duyarlı ve sevecen bir yaklaşımla yönlendirilmesidir.

Neşeli Adımlar Kreş ve Anaokulu
Çocuk Gelişim ve Eğitimi Uzmanı

ÖNSÖZ

Çocuğun yaşamının ilk 5 yılındaki eğitimine en az beslenmesi ve sağlığı kadar önem verilmesi gerektiği, ailelerin bilinçlendirilmesi gereken bir konudur.

Çocuğun erken çocukluk dönemindeki çeşitli gereksinimlerini karşılayabilmek artık ailenin tek başına başarabileceği bir konu olmaktan çıkmıştır. Bu açıdan okul öncesi eğitim kurumlarına çok önemli görevler düşmektedir.

Okul öncesi eğitim kurumları;

• Duygu ve düşüncelerini çekinmeden anlatabilen, araştırmacı, sorgulayıcı, meraklı, girişken ve üreten,

• Karşılaştığı sorunlara değişik çözümler sunabilen,

• Kendi kararlarını verebilen, başkalarının haklarına saygılı,

• Sahip olduğu gücü en üst düzeyde kullanabilen,

• Kendi kendini kontrol edebilen bireyler yetiştirilmesinde aile ile işbirliği içerinde olmalıdır.

Okul öncesi eğitimi çocuğun toplumsal değerleri özümsemesine yardımcı olan en önemli unsurdur. Çocuğun sosyal ve ahlaki değerleri okul öncesi dönemde yerleşmeye başlamaktadır. Tüketim, rekabet, şiddet ve bencilliğin yoğunlaştığı günümüz toplumunda işbirliği, fedakarlık, ekip ruhu, yardımlaşma, sorumluluğunu yerine getirme gibi temel değerlerin erken çocukluk döneminde yerleşmesi ancak ailenin okul öncesi eğitim kurumlarının çalışmalarını desteklemesi ile mümkün olmaktadır.

Dileğimiz ailelerin işbirliği sayesinde çocuklarımızın ileride kendisine, ülkesine ve tüm evrene faydalı bireyler olabilmelerine yardımcı olmaktır.

Sevgiyle Kalın.

Dilber Yüce
Okul Kurucusu